10 Nisan 2014 Perşembe

MEDENİYETLERDE KÖLELİK - MERAL GÜÇLÜ



                                                 TC

                       MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ

            FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
                                         2.SINIF

                              SOSYAL PSİKOLOJİ
                       MEDENİYETLERDE KÖLELİK




                                                                             HAZIRLAYAN
                                                                          MERAL GÜÇLÜ
                                                                              120411018         




                         MEDENİYETLERDE KÖLELİK
           Köle: kelime manası ile birinin buyruğu altında bulunan hür olmayan kişi anlamına gelir. Köleliğin birçok tanımı bulunmaktadır. Zorba bir kimsenin hakimiyeti altında bulunanlara da köle denmektedir. Mülkiyet ve mülkiyet hakları konusunda bazı kişilerin hukuksal açıdan düşmüş oldukları konuma da kölelik denmektedir. Savaşlarda ele geçirilen veya para karşılığında  satın alınan erkek veya kadına köle denmektedi. Bu kişiler her türlü  bağımsızlık haklarından yoksun bırakılmışlardır. Bir başka anlamda ise köle demek bir başkasının  iradesi altında efendilerinin her türlü isteklerine boyun eğmek şartıyla yaşayan insan manasını da içermektedi. Efendiler , köleleri üzerinde her türlü sömürü hakkına sahiptir. Sosyal tarihçilerden olan westerman ‘ın şu sözleri köleliği daha da iyi anlatmaktadır. ‘’Bütün köle sistemleri, toplumsal yapının temel fikirleri  olarak  derinlemesine  yerleşmiş yapının  birkaç benzerliğin  dışında aynı çekirdek oluşumu içinde gelişen bir bütünselliktir. Bu  temel fikirler arasında kuşkusuz, kölelerin azatlama sistemi sayılmalıdır. Çünkü bu sistem , köleleri özgür hale getiren toplumlara kaynaştırmıştır.
        İnsanlar en eski çağlardan itibaren savaşlarda birbirlerini esir almaları ve bu esirleri bir araç gibi kullanmaları ile birlikte kölelik denen kurum oluşmuştu. İnsanın insanı öldürmesinin suç sayılmadığı dönemlerde köle kavramı güçlünün elinde var olan gelişigüzel bir tabiat varlığı manasına geliyordu. İlk çağlarda  savaş esirleri, küçük çarpışmalarda, soygunlarda ele geçirilen insanlar öldürülse de sonraları, bu esirleri kendi amaçları uğruna birer hizmetkar olarak kullanmışlardı. Kölelik sistemi bu şekilde hızlı bir yayılmacı politika göstermiş ve bütün ilkçağ toplumlarında kabul edilen önemli bir sosyal tabaka  statüsü konumuna denk gelmiştir.
        Köleliğin başlangıç tarihi tam olarak bilinemektedir. Bu müessesenin kabile hayatından göçmen ve yerleşik hayata geçiş dönemi içerisinde olduğu tahmin edilmektedir. Kölelik tarım dönemi içerisinde insanların sürülerini gütmek, kendi topraklarını işlemek ve ev hizmetlerinde eşlerine yardımcı olmak maksadıyla  kurmuş olduğu en önemli bedava  insan gücü kaynağı olmuştur. Özellikle büyük toprakları elinde  bulunduran  az sayıdaki insan sınıf mensubu  insanlar topraklarını işletmek için  kölelere ihtiyaç duyuluyordu. Erkek kölelerden genelde ağır işlerde faydalanırken, kadın kölelerden ise daha çok cinsel tatminlik, çocuk yapımı için faydalanıyordu. Bu açıdan bakıldığında  ilkçağ  toplumlarında kadının yeri çok önemliydi. Çünkü kadın doğurganlık özelliğiyle tanrıça rolüne dahi konulmuştu. Fakat ilkçağ toplumlarında doğumda sonra kadının ölüm riski  çok yüksek oranda gerçekleştiği için birçok zengin kadın  eşleri için çocuk doğurmak maksadıyla köle tedarik etmiş ve bu köleleri bu tehlike içine sokmuşlardır
        Tarihi kayıtlarda ilk kölelik kavramı sümer kentlerinden  kiste geçmektedir. Bu bölgede bulunan belgelere göre  kadın köleler tapınak atölyelerinde iplik eğirirler ve dokuma yaparlardı. Ortaçağ döneminde yaşamış olan tarihçilerin anlattığına göre  erken dönem germen hayatında karakteri daha çok kabile topluluklarından oluşurdu.En üst tabakada büyük yada idari elit tabaka denen yönetici sınıf gelmektedir,ikinci sırada ise normal vatandaşlar en son sınıfta ise vatandaş olarak kabul görmeyen köleler vardı. Bunlar savaşlarda elde edilen esirlarden oluşmaktaydı. Kölelerin altında da hastalıklara yakalanan insanlar vardı. Bizans imparatorluğunda iki önenli parti vardır ki bunlarda toplumun gidişatına yön veriyorlardı. Bu partilerden birincisi  maviler ikincisi yeşillerdi.

       ASUR’LARDA KÖLELİK
        Asurlar, hürler ve köleler olmak üzere insanlar iki grupta toplanıyorlardı. Asur hukukuna dair bilgileri kanunlardan ziyade mukayeselerden edinmekteyiz. Asurda yerli halkın borç yüzünden köleliğe düştüğünü gösteren pekçok belge bugüne kadar gelmiştir. Borçlarını ödeyemeyen borçlular alacaklarının kölesi haline gelirlerdi. İkinci kölelik kaynağı ise savaşlardı. Savaşta tutsak düşen , mağlup ülkenin halkı da Asur’a getirilerekkamu işlerinde köle olarak çalıştırılırlardı.Asurda toprağa bağlı kölelik demevcuttur. Asur hukukunda diğer köleler eşya gibi satılırlardı; ancak bu kölelerebazı haklarda tanınmış. Köleler sadece aileleri ile alınıp satılabilirlerdi. Aile hukukuna ait bazı  konularda bazı haklardan yararlınabilir, menkul ve gayrimenkullere dair alım satım gibi bazı muameleleri yapabilirlerdi.
        Öte yandan asur hukukunda  hürlerden köleliğe düşenlerin kölelik statüsü içinde köle  ana babadan doğmuş kölelere göre biraz daha iyi durumda olduklarını söyleyebiliriz. Zira  bu ilk grupta yer alanlar şahitlik ecdebiliyor ve kendi  adlarına mühür kazdırabilirlerdi.
       MISIRLAR’DA KÖLELİK
         İlkçağda mısır da köylü ve şehirliler yanında  arazi sahibine bağlı ve onu terk etmeyen yarı köleler ve birde köleler sınıfı vardı. Köleler savaşlarda  yabancı kavimlerden alınan tutsaklardan oluşuyordu. Eski mısır firavunları despotik iradelerini sağlamlaştırmak ve güçlenmek için  sürekli savaşıyorlardı. Elde edilen  tutsaklarıda köleleştiriyorlardı. Bu kölelerin bir kısmı mısır da kullanılırken , bir kısmı da komşu kavimlere satılıyorlardı.
        AKAT’LARDA KÖLELİK(M.Ö 2725-2543)
          Akat larda da kölelik sistemi uygulanıyordu. Ancak kölelere çok kötü davranıldığına dair bir kanıt bulunmamaktadır.Akat hukukunda borç için kölelik önemli yer tutuyordu . Tacirin  borcundan dolayı yalnız kendisi değil çocukları da, köle yapılabilirdi. Yanş kollektif sorumluluk ilkesi uygulanıyordu. Kaynaklarda savaş nedeni ile  yada diğer nedenlerle köleliğe dair bir hükme rastlanılmadı. Ancak bu tür kölelik kaynaklarının akatlarda da mevcut olduğunu söylemek kanımızca yanlış olmayacaktır.
        BABİL’DE KÖLELİK
         Babilde hammurrabi kanunları   amelu(en yüksek askeri ve sivil devlet görevlileri, rahipler), Mushklnu (tüccarlar, sanaatkarlar hür ana ikinci derecede vatandaş statüsündeydiler) ve köleler olmak üzere üçe ayrılıyorlardı.  Babil’de köleliğin ilk  izleri dışardan köle ithali ve yabancıların savaşta tutsak edilerek köleleştirmeleri ile görülmüştür. İlk sülale devrinde  yalnız savaş kölelik nedeni iken, 3 ur sülalesinden( m.ö 2100) itibaren hür vatandaşların kendilerini yada çocuklarını borç, işsizlik yüzünden satarlardı. Bu kişilere herhangi bir bedel ödenmiyordu, sadece yiyecek ve yatacak  yer sağlanıyordu. Ancak babil asıllı köleler yurt dışına  satılamazlardı. Aksi halde satılan babilli  hür olurdu, kendi isteği dışında bir hürü kaçırarak köle olarak davranan yada köle olarak satan kişi öldürülürdü.
          Eskiden kölelik yalnızca fiziksel olarak daha baskın iken yani zincirler ve prangalarla iken günümüzde marka bizi köleleştirmiştir. Kapitalizm  bizi köle olmaya mahkum etmiştir. Batıda olan moda yada başka şeyleri bize dayattılar bizde buna körü körüne inanmaktayız . Marka bizi esir haline getirmiştir.




                            KAYNAKÇA
1)   ŞANLIBAYRAK,Hakan, Erken Ortaçağ’da Avrupa’da Kölelik III.IV. yy Arasında


2)   ENGİN,N,Osmanlı Devletinde Kölelik,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

1 yorum:

  1. ve kadın?aynı şekilde yazılı ve görsel basının bir kölesi değilmi?eski dönemlerden çok daha korkunç bir biçimde,kapitalist canavarlığın önünde,tıpkı faşist cahil diktatörler gibi esir alınmamışmıdır??

    YanıtlaSil