TC
MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ
FEN
EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
2.SINIF
SOSYAL PSİKOLOJİ
MEDENİYETLERDE KÖLELİK
HAZIRLAYAN
MERAL GÜÇLÜ
120411018
MEDENİYETLERDE KÖLELİK
Köle: kelime manası ile birinin buyruğu
altında bulunan hür olmayan kişi anlamına gelir. Köleliğin birçok tanımı
bulunmaktadır. Zorba bir kimsenin hakimiyeti altında bulunanlara da köle
denmektedir. Mülkiyet ve mülkiyet hakları konusunda bazı kişilerin hukuksal
açıdan düşmüş oldukları konuma da kölelik denmektedir. Savaşlarda ele geçirilen
veya para karşılığında satın alınan
erkek veya kadına köle denmektedi. Bu kişiler her türlü bağımsızlık haklarından yoksun
bırakılmışlardır. Bir başka anlamda ise köle demek bir başkasının iradesi altında efendilerinin her türlü
isteklerine boyun eğmek şartıyla yaşayan insan manasını da içermektedi. Efendiler
, köleleri üzerinde her türlü sömürü hakkına sahiptir. Sosyal tarihçilerden
olan westerman ‘ın şu sözleri köleliği daha da iyi anlatmaktadır. ‘’Bütün köle
sistemleri, toplumsal yapının temel fikirleri
olarak derinlemesine yerleşmiş yapının birkaç benzerliğin dışında aynı çekirdek oluşumu içinde gelişen
bir bütünselliktir. Bu temel fikirler
arasında kuşkusuz, kölelerin azatlama sistemi sayılmalıdır. Çünkü bu sistem ,
köleleri özgür hale getiren toplumlara kaynaştırmıştır.
İnsanlar en eski çağlardan itibaren
savaşlarda birbirlerini esir almaları ve bu esirleri bir araç gibi kullanmaları
ile birlikte kölelik denen kurum oluşmuştu. İnsanın insanı öldürmesinin suç
sayılmadığı dönemlerde köle kavramı güçlünün elinde var olan gelişigüzel bir
tabiat varlığı manasına geliyordu. İlk çağlarda
savaş esirleri, küçük çarpışmalarda, soygunlarda ele geçirilen insanlar
öldürülse de sonraları, bu esirleri kendi amaçları uğruna birer hizmetkar
olarak kullanmışlardı. Kölelik sistemi bu şekilde hızlı bir yayılmacı politika
göstermiş ve bütün ilkçağ toplumlarında kabul edilen önemli bir sosyal
tabaka statüsü konumuna denk gelmiştir.
Köleliğin başlangıç tarihi tam olarak
bilinemektedir. Bu müessesenin kabile hayatından göçmen ve yerleşik hayata
geçiş dönemi içerisinde olduğu tahmin edilmektedir. Kölelik tarım dönemi
içerisinde insanların sürülerini gütmek, kendi topraklarını işlemek ve ev
hizmetlerinde eşlerine yardımcı olmak maksadıyla kurmuş olduğu en önemli bedava insan gücü kaynağı olmuştur. Özellikle büyük
toprakları elinde bulunduran az sayıdaki insan sınıf mensubu insanlar topraklarını işletmek için kölelere ihtiyaç duyuluyordu. Erkek
kölelerden genelde ağır işlerde faydalanırken, kadın kölelerden ise daha çok
cinsel tatminlik, çocuk yapımı için faydalanıyordu. Bu açıdan bakıldığında ilkçağ
toplumlarında kadının yeri çok önemliydi. Çünkü kadın doğurganlık
özelliğiyle tanrıça rolüne dahi konulmuştu. Fakat ilkçağ toplumlarında doğumda
sonra kadının ölüm riski çok yüksek
oranda gerçekleştiği için birçok zengin kadın
eşleri için çocuk doğurmak maksadıyla köle tedarik etmiş ve bu köleleri
bu tehlike içine sokmuşlardır
Tarihi kayıtlarda ilk kölelik kavramı sümer
kentlerinden kiste geçmektedir. Bu
bölgede bulunan belgelere göre kadın
köleler tapınak atölyelerinde iplik eğirirler ve dokuma yaparlardı. Ortaçağ
döneminde yaşamış olan tarihçilerin anlattığına göre erken dönem germen hayatında karakteri daha
çok kabile topluluklarından oluşurdu.En üst tabakada büyük yada idari elit
tabaka denen yönetici sınıf gelmektedir,ikinci sırada ise normal
vatandaşlar en
son sınıfta ise vatandaş olarak kabul görmeyen köleler vardı. Bunlar savaşlarda
elde edilen esirlarden oluşmaktaydı. Kölelerin altında da hastalıklara
yakalanan insanlar vardı. Bizans imparatorluğunda iki önenli parti vardır ki
bunlarda toplumun gidişatına yön veriyorlardı. Bu partilerden birincisi maviler ikincisi yeşillerdi.
ASUR’LARDA
KÖLELİK
Asurlar, hürler
ve köleler olmak üzere insanlar iki grupta toplanıyorlardı. Asur hukukuna dair
bilgileri kanunlardan ziyade mukayeselerden edinmekteyiz. Asurda yerli halkın
borç yüzünden köleliğe düştüğünü gösteren pekçok belge bugüne kadar gelmiştir.
Borçlarını ödeyemeyen borçlular alacaklarının kölesi haline gelirlerdi. İkinci
kölelik kaynağı ise savaşlardı. Savaşta tutsak düşen , mağlup ülkenin halkı da
Asur’a getirilerekkamu işlerinde köle olarak çalıştırılırlardı.Asurda toprağa
bağlı kölelik demevcuttur. Asur hukukunda diğer köleler eşya gibi satılırlardı;
ancak bu kölelerebazı haklarda tanınmış. Köleler sadece aileleri ile alınıp
satılabilirlerdi. Aile hukukuna ait bazı
konularda bazı haklardan yararlınabilir, menkul ve gayrimenkullere dair
alım satım gibi bazı muameleleri yapabilirlerdi.
Öte yandan asur hukukunda hürlerden köleliğe düşenlerin kölelik statüsü
içinde köle ana babadan doğmuş kölelere
göre biraz daha iyi durumda olduklarını söyleyebiliriz. Zira bu ilk grupta yer alanlar şahitlik
ecdebiliyor ve kendi adlarına mühür
kazdırabilirlerdi.
MISIRLAR’DA KÖLELİK
İlkçağda mısır
da köylü ve şehirliler yanında arazi
sahibine bağlı ve onu terk etmeyen yarı köleler ve birde köleler sınıfı vardı.
Köleler savaşlarda yabancı kavimlerden
alınan tutsaklardan oluşuyordu. Eski mısır firavunları despotik iradelerini
sağlamlaştırmak ve güçlenmek için
sürekli savaşıyorlardı. Elde edilen
tutsaklarıda köleleştiriyorlardı. Bu kölelerin bir kısmı mısır da
kullanılırken , bir kısmı da komşu kavimlere satılıyorlardı.
AKAT’LARDA
KÖLELİK(M.Ö 2725-2543)
Akat larda da
kölelik sistemi uygulanıyordu. Ancak kölelere çok kötü davranıldığına dair bir
kanıt bulunmamaktadır.Akat hukukunda borç için kölelik önemli yer tutuyordu .
Tacirin borcundan dolayı yalnız kendisi
değil çocukları da, köle yapılabilirdi. Yanş kollektif sorumluluk ilkesi
uygulanıyordu. Kaynaklarda savaş nedeni ile
yada diğer nedenlerle köleliğe dair bir hükme rastlanılmadı. Ancak bu
tür kölelik kaynaklarının akatlarda da mevcut olduğunu söylemek kanımızca
yanlış olmayacaktır.
BABİL’DE
KÖLELİK
Babilde
hammurrabi kanunları amelu(en yüksek askeri ve sivil devlet
görevlileri, rahipler), Mushklnu (tüccarlar, sanaatkarlar hür ana ikinci
derecede vatandaş statüsündeydiler) ve köleler olmak üzere üçe ayrılıyorlardı. Babil’de köleliğin ilk izleri dışardan köle ithali ve yabancıların
savaşta tutsak edilerek köleleştirmeleri ile görülmüştür. İlk sülale
devrinde yalnız savaş kölelik nedeni
iken, 3 ur sülalesinden( m.ö 2100) itibaren hür vatandaşların kendilerini yada
çocuklarını borç, işsizlik yüzünden satarlardı. Bu kişilere herhangi bir bedel
ödenmiyordu, sadece yiyecek ve yatacak
yer sağlanıyordu. Ancak babil asıllı köleler yurt dışına satılamazlardı. Aksi halde satılan babilli hür olurdu, kendi isteği dışında bir hürü
kaçırarak köle olarak davranan yada köle olarak satan kişi öldürülürdü.
Eskiden
kölelik yalnızca fiziksel olarak daha baskın iken yani zincirler ve prangalarla
iken günümüzde marka bizi köleleştirmiştir. Kapitalizm bizi köle olmaya mahkum etmiştir. Batıda olan
moda yada başka şeyleri bize dayattılar bizde buna körü körüne inanmaktayız .
Marka bizi esir haline getirmiştir.
KAYNAKÇA
1)
ŞANLIBAYRAK,Hakan,
Erken Ortaçağ’da Avrupa’da Kölelik III.IV. yy Arasında
2)
ENGİN,N,Osmanlı
Devletinde Kölelik,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
ve kadın?aynı şekilde yazılı ve görsel basının bir kölesi değilmi?eski dönemlerden çok daha korkunç bir biçimde,kapitalist canavarlığın önünde,tıpkı faşist cahil diktatörler gibi esir alınmamışmıdır??
YanıtlaSil